Garamond severim. Kağıt'ta okunabilirliği en iyilerden birisi.

calibri'ye son yıllarda gözüm çok alıştı. hiç düşünmeden calibri seçiyorum.

georgia

benimki minion pro.

calibri ya da georgia

times new roman, düz.

helvetica.

Genel bilgi: Uzun metinler ve bilgisayarda yapılan okumalar için genelde tırnaklı(serif) fontlar tercih ediliyor. Bir de lcd ekranlar için yaratılan calibri, cambria, candara, consolas, constantia ve corbel var. Microsoft word'ün default fontu daha önce times new roman(serif) iken daha sonra calibri(sans serif(tırnaksız))'ye geçildi.
Default olmaları, ödev ya da tezlerde en çok tercih edilen seçenekler olmaları sebebiyle alışkanlıktan calibri veya times new roman kullanıyoruz. Ben de calibri kullanıyorum, times new romanda harfler çok bitişik geliyor. Bir hocam ise ısrarla cambria(serif) ile ödev hazırlamamı istiyordu.
Özet: Alıştığınız bir font varsa onu tercih edin. Yoksa serif olan fontlara bakın.
Ek: bu güzide oyunu tüm font severlere öneriyorum: store.steampowered.com

ibooks'ta iowan

mudo, zara

zara'da gördüm.

zara
pull&bear
bershka

birinde mutlaka bulursun.

Lufian. Bu markayi hatirlamasaydim iyiydi ama neyse :D Bence kaliplari cok iyi.

www.lufian.com

Bu arada Jackn'Jones da da vardir.

tam soruna cevap değil belki ama bizde daha alt modeli olan gc3889 var, çok memnunuz. gayet iyi ütülüyor. philips azur serisi çok iyi bence.

aldım valla 1 dakika önce. 2 haftadır kafamdaydı. of umarım sıkıntı hissetmem. çok tşeekkürler.

philips azur her türlü çalışır. piyasadaki en iyi ütü serisi.

samsung iyidir. lg de iyidir. vestel iyi değil, panel kalitesi ve ses kalitesini ben beğenmiyorum.

Vestel çöp...

vestel dediğin firma insanlar farklı marka cep telefonu almasın diye hükümete baskı yapıp ekstra vergi gelmesine sebep olmuştur. ona göre karar verin.

www.donanimhaber.com

Vestel'de TV bölümünde çalışan arkadaşım evime Vestel TV almam demişti, oradan hesap edin.

Ben yaklaşık 1 yıl önce aynı şekilde arada kaldım ve 49" vestel aldım. O dönemde çok araştırdım. Her tv'nin kendine has avandajları ve dezavandajları var. mesela lg lerde smart tv yavaş falan demişlerdi. samsung ile ilgili de dezavantajlar vardı ama şu anda hatırlamıyorum. vestelden ben açıkçası memnunum. vestel diğer işlerine nazaran tv işini iyi yapıyor. alacağınız modeli donanım haberden falan da okuyun, büyük bir eksisi yoksa vesteli tavsiye ederim.

tv'de samsung, lg ya da panasonic. bu üçü dışına çıkmam ben olsam.

Lg ve Samsung tv üreten markalardır, bir çok diğer marka da bu markalaradan ürünleri alıp kendi markalarını koyup satıyor. Tabi Lg de Samsung'da kendi ürünlerinden bir alt kademede ürünleri onlara veriyor ;)

Lg'ye gıcıklığının geçmesi için tv iyi bir nedeni, belki de en iddialı oldukları konu ekran çünkü.

lg samsung. vestel çöp.

Elektronik söz konusu olduğunda Türk markalarından uzak durmak gerek, zaten orijinal üreten yok hepsi üçüncü sınıf kalitede toplama ürünler ortaya koyuyor. LG den çok memnunum TV olarak fakat ille de olmaz diyorsanız tek seçenek Samsung kalıyor.

Ucuz etin yahnisi bol olur ayrıca. Ucuz alacak kadar zenginseniz orası ayrı.

malesef yerli(!) de olsa vestel çöp, şahit olduğum; tv, buzdolabı. fırını için kötü diyemem.

Arcelik alınır vestel alınmaz.

@acemi almisti issizken.

benzer bir durumu birkaç ay önce hollanda'dan vize alırken yaşadık. ben çalıştığım için aldım, arkadaş çalışmadığı için alamadı. babasından sponsor yazısı, babasının hesap özeti, tapu vs götürdü öyle alabildi. buna rağmen bana 6 ay multi, ona 2 hafta tek girişli verdiler.

işsizken multiple almıştım, ama almanya'daki kız arkadaşım 32423 tane destek niteliğinde belge ayarlamıştı. bi de ekstradan görüşmeye çağırmışlardı.

maddi destek açısından muhakkak bulabildiğiniz bütün maddi destek zımbırtılarını ayarlayın, çalışıp geldiğinizi görünce daha insaflı davranacaklardır.

Seyahat masrafları sponsor tarafından karşılanacak deyip çalışan/emekli anne ya da baba belgeleri ile başvurulursa çıkma olasılığı yükselir sanki.

alerjidir o grip olsa duramazsın

SSRI antidepresanları bırakınca da olan bir durum bu. Böyle bir şey yaşadınız mı?

grip derken, ne oluyor?

bende de var. grip değil o. alerjik rinit. saman nezlesi de deniyor. polen, toz, hayvan tüyü vs. tetikliyor. alerji testi yaptırman gerek.

@2 Hayır.
@3 Baya damakta kaşıntı burun akınıtısı nezle gibi bir halde oluyorum tam anlamıyla.

Süper Ot, ama Türkçe dublaj.

shaun of the dead
hot fuzz
what we do in the shadows

3 idiots var o da cok guzeldi.

due date. beğenmezseniz bu diyarı terk ederim.

horrible bosses.

süper ot
horrible bosses
hot fuzz

için +1

her duşta şundan kullanıyorum : www.indiamart.com
ve duş jeli tabii.
şampuan ve kremi saymıyorum onları her halükarda kullandığım için

lif sevmiyorum, klasik kese. her duşumda kese sürerim, her gün duş alırken de sürerim; kah deriyi kızartana kadar kah yüzeysel, ama sürerim. sürmeyince duşa girmemin bir anlamı yokmuş gibi geliyor. her duşta şampuan kullanıyorum çünkü dönemine göre ya yağlanan ya da kepeklenen saçlarım var, duştan sonraki 2. günün sabahında kullanılabilir bir saçım olmuyor. keseyi ise genelde sabunla, bazen jelle hallediyorum.

yazın her gün kış döneminde 2-3 günde bir duş alıyorum. her gün duş alırsam her gün lif yapmıyorum. 2-3 günde bir yapıyorsam kesin yapıyorum. lif olarak anne örgüsü sabun bezi gibisi yoktur ama arada pofuduk naylon liflerden de kullanıyorum. duş jeliyle vücudumu temizliyorum. tek şampuan yapmak beni tatmin etmiyor. saçlarım yağlı olduğu için ilk şampuan yağı alıyor ikinci şampuan tam olarak temizliyor diye düşünüyorum. saçlara ayda bir iki kere sabun da iyi geliyor.

her duşta lif kullanırım. hergün duş alırım. sabun + şampuan kullanır, duş jeli kullanmam.

lif ve duş jeli kullanmam, binde bir. bıraktım artık

sadece keseciyim. kese <3 ben. düzenli aralıkla kullanıyorum, gerçekten tenin kir atacak gibi değilse kesenin de bi manası olmuyor.

Duş jelini sevmiyorum, kullanmam. Haftada 2-3 kesin liflenirim. Acelem varsa vücudumu sabunlar ve şampuanlanırım. Ayda 1-2 kez de kese yaparım.
Her gün duş almam, birer gün boşluk bırakırım arada. Ama yazın sıcak günlerinde her gün alırım. O sıcak günlerde aşırı terleyerek direkt duşa girdiğimden her gün liflenme ihtiyacı hissetmem.

www.morhipo.com

Bazen sadece şundan kullanıyorum sabunla köpürterek. Aşırı pratik.

sünger + duş jeli + şampuan kullanıyorum. üşenmezsem arada bir kese.

kışın 2-3 günde bir, yazın her gün duş.

Ben haftada bir gün banyoya giriyorum. Uzun süreli, pazar akşamı banyosu mesela. O zaman iyice bir yıkanıyorum. Şampuan, saç kremi, saç maskesi, sabun, duş jeli, duşta vücut kremi, ayak bakımı vs.

Diğer günler duş alıyorum. Şampuan + duş jeli ile pratik. Hiç lif kullanmıyorum, temiz gelmiyor. Kışın soğukta donarak ölmemek için gün aşırı filan oluyor.

Arada bir vaktim olunca hamama / SPA'ya gidiyorum. Orada tertemiz yapıyorlar.

her gün duş, her duşta göd lifi, şampuan, üç günde bir saç maskesi.
her gün olmasa da belli aralıklarla kese yapıyorum.

Yaz kis her gün dus aliyorum.
Lif ve Dove sabun kullaniyorum ama saclarim kuru oldugu icin gec yaglaniyor. Sacimi haftada iki kez yikasam bile mis gibi oluyor.

Lif kullanmıyorum. Klasik beyaz kalıp sabun ve sac için şampuan

duş jelini her zaman lif ile birlikte ve her duşta kullanıyorum. şampuan da kullanıyorum.

Her duşta lif kullanırım, haftada 6 gün falan düş alırım.

kış da hergün duş almalı, özellikle yatmadan alınca üşütme vs kalmıyor.
lif yerine sünger tercih ediyorum

Her duşta lif+şampuan kullanırım. Duş jelinin genzimi yaktığını fark edince duş jeli yerine dalin' in bebe şampuanini kullanmaya başladım birkaç aydır.

Zorlu daha lüks algısı var bende.

zorlu - karisik
kanyon - sakin

kanyon'u tercih ediyorum.

Kanyon > Zorlu

Zorlu'nun tasarımı ve hiyerarşik yapısı felaket, Kanyon'unki fena değil. Kanyon'daki yemek seçenekleri daha iyi. Ortam daha sakin.

kanyon'a yemeğe zorlu'ya alışverişe giderim.

Bende Kanyon Daha lüks algısı var. Belki toplasan kanyona 5 kez gitmişimdir ve gördüğüm çok büyük oranda lüks mağazalar ve yemek yerleriydi. Zorluda ise koskoca bir normal fast food katı, her yerde olan restoranlar, o kattaki mağazalarda lükse kaçabilse de direkt lüks diyemeyiz bence.
Her ikisi de metrodan ulaşımlı olsa da zorlu'nun metrobüsle bağlantısı o lüks avm algısını düşürüyor bence.

Zorlu'da daha lüks mağazalar mevcut. Kanyon yanında orta sınıf kaldı.

Zorlu.
Çünkü Zorlu Psm <3

PSM olmasaydı oy kullanmazdım bu ankette.

zorluda kayboluyorum

Zorlunun avm kısmını küçük kanyonu ise kışın soğuk buluyorum.

zorlu karışık
kanyon daha rahat geziliyor düz bir hat..
iyi havalarda kanyon kötü havalarda zorlu

Zorlu. Kanyon'un yeri kotu, daha kucuk ve ise yarar pek bir sey yok gibi. Ayrica Zorlu'da kafadan PSM var, her turlu dover. Kanyok sikici geliyor.

kanyon daha geleneksel bir avm. zorlu böyle daha butik, fütüristik garip bir şey.
ikisini de çok sevmem ama avm'de halledilecek bir işim varsa kanyon'a giderim.

zorlu'da skala daha geniş, 2-3 bin hesap ödeyeceğin yer de var, 12 liraya tavuk dürüm yiyeceğin de.

kanyon ise orta üst seviyede.

ikisi de birbirinin laciverdi, zorlu'nun en büyük avantajı ise psm kesinlikle

zorlu’da eataly var o yüzden orası ama çok karışık labirent gibi.

Zorlu +1
Akla ilk gelenler:

-Kanyon'da adım başı mutsuz beyaz yakalı :)
-Alışveriş seçeneği göreceli olarak dar (Givenchy şal yok meselaağ??!)
-Levent artık çooook kalabalık -her zaman!
-Konser günleri Kanyon'un 10km yakınına yaklaşılamaması
-Zorlu'da 2 süper kahveci varken Kanyon'da 1 olması
-Zorlu'nun yeryüzündeki en ferah Zara'yı barındırması :p
-Zorlu'da orta segment mağaza sayısının görece olarak fazla olması, seçeneklerin konumlandırılışı ve müşteri tarafından ulaşılabilirliği
-Zorlu'nun kompleks olarak daha fazla seçeneği birarada barındırması (Wellness, PSM ve daha çeşitli market)
-Ulaşım çeşitliliği açısından tabii ki: Zorlu
...
Sonuç: Kanyon'a gelmeyin! :)

*Siz de bu mini "algı" testine neden bu kadar ihtiyaç duydunuz; açıklayabilirseniz biz de müteşekkir olalım?

samsonite alınca sülalen rahat ediyor. bu bir gerçek. fiyatlar öküz parası oldu o da bir gerçek.

pierre cardin alabilirsin. kampanyaları oluyor. hafif ve dayanıklı. 5 yıl da garantisi var.

iyi valiz için 300 üzerine çıkman gerekiyor. kadınsan kabin boy valiz 2 hafta için yetmez bence. orta boy alman lazım. onda da muhakkak 4 tekerlekli model bak. tekerlekler de çiftli olsun.

American Tourister'ı amazondan 40 euro'ya kapamıştım, TR fiyatı 550 liraydı o sırada. Amazon'da kargo bedava iken çok iyi fiyatlara alınırdı. TR'deki bir samsonite parasına 3'lü falan alınabilir oluyordu kimi zaman.

ilk bavul tecrübeniz olacaksa dört tekerlekli bulabildiğiniz en mantıklı fiyata ve markasız almanızı öneriyorum. ben sert plastik dört tekerlekli olanlardan kullanıyorum. mavi, kırmızı gibi çok jenerik renkleri var ve bagaja pek vermediğim için yıllardır taş gibi kullanıyorum. bagaja vermememin nedeni elbette kabin boyu olması. 1-2 haftalık seyahate eşim büyük boy ben ise orta boy bavul ile katılırım. bu da mecburen bagaja verilecek demek. bagaj handling kısmındaki çalışanlar asgari ücret üstünde de alsa genelde sonuç ortada. sağa sola atılan, yağmurda karda ıslanan bavullar görmeniz çok olası. o yüzden yine tavsiyem bulabildiğiniz en mantıklı valizi almak olacaktır.
ben 40 yaşıma geldim hala samsonite bavul almadım çünkü sağolsun ben çok gezerken samsonite kullanan arkadaşlarım oldu ve allahın unuttuğu bir ülkede valizimizi beklerken falçatayla açılmış ya da kilidi kırılırken fermuarı da yırtılmış çok bavul gördüm.
bu işlerde kural ne kadar az ilgi çeken bir bavulun varsa o kadar az sıkıntı yaşarsındır. yine de bagajdan gelecek bavulu kolay görmek için bir takım kozmetik hareketler yapmanızı tavsiye ederim. (bir şey bağlamak, yapıştırmak vs tabi çok ilgi çekecek veya mali değeri olan bir şey değil)

american tourister
delsey

saglamdir bunlar da.

kullanım şekline göre değişir. bizde 8-9 adet valiz var. otobüsle giderken ayrı uçakla domestic uçarken ayrı yurtdışı ayrı kullanıyoruz. otobüs için aldıgımızı öneririm 1-2 sene önce 200 civarı birşeye 3lü set şeklinde almıştık tutqn diye bir marka. tekerlekleri çok dandik taşlı kumlu yolda sürükledik birşey olmadı ama çok rahat olabilir de

It luggage

bende carrefour'dan aldığım ve adını bile hatırlamadığım dört tekerli sert plastik bir valiz var. 6 kere yurt dışı, 10-15 kere yurtiçi yolculuklarda kullandım, hiçbir şey olmadı. üstelik ben öyle uçaktan iner inmez servise, servisten iner inmez taksiye binen biri de değilim. yeri geldi saatlerce o valizle yürüdüm bazen. bazı ürün gruplarında insanların "aman almışken iyi bir şey alayım" algısından istifade edip gerçek değerinin beş katına ürünler satıyorlar. valiz de bence bunlardan biri. 5. kattan aşağı atmayacaksan, üzerinden kamyon falan geçirmeyeceksen standart düz bir valizi uzun yıllar kullanırsın. illa marka bir şey olmasına gerek yok. en ucuzun bir üstündeki segmentten kafana göre al derim.

@ozdek +1

Aşırı seyahat eden biri değilseniz markaya bu kadar takılmaya ya da çok üst modellere bakmaya gerek yok. Zaten, sen de söylemişsin Samsonite için bütçem yok diye. Hâlâ samsonite, american tourister, it luggage diyenleri anlamak mümkün değil. Sana tavsiyem, Pierre Cardin fena değildir. Ona da bütçen yetmiyorsa Migros'larda ara sıra valiz satıyorlar. Fena da değiller, özellikle de aşırı sık seyahat etmiyorsan işini görür diye düşünüyorum. Sadece alırken dikiş yerlerini, fermuarını, vuruğu kırığı var mı diye kontrol etmek yeterli.

Ha, @atom'un dediği gibi, öyle çok uygun fiyata denk getirirsen, o zaman samsonite da olur, american tourister da.

Edit: ÇÇS vardı bir de. Ona da bakılabilir.

valla 1. nereye neyle gidiyorsun 2. içindeki eşyalarının değeri ne, bunlar önemli.

mesela uçakla gittiğin vakit -artık gideceğin ülkeye göre değişebilir ama- çantaya havada taklalar attıran manyaklar var, japonya'daki gibi renk kodlarına göre ayıran titizler de var. (japonya'da komple öyleymiş diyenin yalancısıyım) o yüzden yurtdışı seyahatleri için, dışı plastik yerine -çünkü atam tutem ben seni derken dışındaki plastiği kıran dallamalar var- kalın kalın kumaştan bir şeyi önermişti arkadaşlarım ilk yurtdışı seyahatimde. onun dışında yurtiçi otobüste zaten adam valizlerini koyarken sen veriyorsun resmen valizi elinle XD hiç gerek yok düşünmene yani. alırken de aynı şekilde. o yüzden dışı plastik de alsan olur kumaş da. yurtiçi uçak da yukarıda bahsettiğim gibi olabilir.

2 bavulum var ikisi de tchibo. BaEn deli bir indirim yapıyorlar bavullarda yakalarsan gayet kaliteli bir şeklde halledersin bavul olayını.

check in sırasında birlikte yaptırıp rica ederseniz öyle verirler zaten. Ama uygunluğa bağlı, garanti değil.

Biletleri aynı PNR numarası altında tek seferde alırsanız check-in yaparken yan yana veriyor.

cakabo +1
Biletleri tek seferde alıp, online check in yapın.

online değil, kontuardan birlikte check-in yaparsanız yan yana verirler.

boşuna verdik 30 lirayı yan yana aldım :) neyse sağlık olsun

tüm genellemeler gibi bu da yanlış tabi ki. adamın iki kolu birden yoksa ben niye fakirsin olm sen demezdim mesela.

fakirliğin suç olduğunu düşünen sığ biri olduğunu düşünürüm.

Öncelikle böyle büyük atarlı cümleler kullanan biri hakkında zaten iyi düşünmem. Hak da vermem, fakirliği tanımla derim önce, hangi ülkedesin sen derim, bir günde elindeki bütün birikimi kaybedebildiğin, istikrarsız üçüncü dünya ülkelerinde bu neyin şekli diye sorarım.

Günümüz maddiyat anlayışı ile bakarsak haklı önerme. Ama dediğim gibi günümüz insanı için. Fakirlik o kadar göreceli ki. Fakirliği kendini ve bakmakla yükümlü olduğu kişi varsa, ve karınlarını doyuramıyor olarak niteleyebiliriz.

Bazı insanlar gerçekten de şanssız oluyorlar. Dikiş tutturamıyorlar bir türlü. O yüzden suçlamayalım derim ben :)

Fakir dogan fakir kalir zaten. Dikey gecis zaten zor bir sicrama, turkiye gibi kosebaslarinin tutuldugu bir ulkede toplumsal Dikey gecis cok cok zor.

O, erkek ya da kadın değildi. “ bir insan...” bill gates’in sözü.

Herkes zengin olacak/olmalı diye bir şey yok. Fakirlik de suç değil. Bazen kader ama suç değil kesinlikle.

30 yaşına kadar yaşanan bir süreç var. şartlar her erkek için aynı aynı olmuyor. kimilerinin önüne yıl içinde birçok fırsat çıkabilirken, kiminin karşısına bu fırsat çok geç de çıkabiliyor, yada hiç çıkmayabiliyorda.

elindeki kaynağı, mesela internet, kendini geliştirmek için kullanan bir erkek, her şeye rağmen zengin olmayı başaramıyorsa, bu onun suçu değildir. ancak elindeki kaynağı, oyun oynamak için yada kızlarla sohmet muhabbet için kullanıyorsa ve fakirlikten yakınıyorsa bu onun suçudur.

whoosie + 1
Böyle atarlı genellemeler yapıyorsa, zaten çok da saygı duymam.
Bir de para için her yolu mübah göreceğini, Machiavelli kafasında olduğunu düşünürüm. Haz etmem pek, korkarım.

Bir de bunun versiyonu olan “Baban fakirse suç senin değil, kayınbaban fakirse suç senin” fırsatçılığı var benzer olarak.

bill amcamin bir sozu. ancak sozde 30 yas diye bir sey yok, oldugunde hala fakirse gibi bir seydi.

fakir dogmak veya olmek bir suc degildir. kimi zaman kisisel bir tercihtir fakir kalmak.

Ne kadar mal bir laf ya. Neresinden tutsan elinde kalıyor.

bir erkek fakir doğmuşsa bu onun suçu değildir, 30 yaşına gelip hala fakirse bu da onun suçu olmayabilir, ama 30 yaşına gelip hala fakirsin bu senin suçun diye bir adet gerzekle muhatapsa bu kesinlikle onun suçudur.

kıro/kezban der geçerim.

pek bir sey dusunmem, hi hi der isime donerim. nedeni ise fakirligi suc(hata) onkabulu olan birini bu cumlenin digersakat taraflarini dusunmeye itmenin zaman kaybi olmasi.

Mutluluğu parada arayan dar görüşlü biri söyler bunu.

Memurdum Türkiye'de, orta üst sayılan bir sosyoekonomik durumum vardı.

Mutlu değildim. Ev vardı, araba vardı, harika bir eşim var, güçlü biriydim, insanların çekindiği bir konumdaydım. Yani para+taşak vardı ama huzur yoktu.

Şimdi taşak 0, param da çok yok. Dünya'nın en güzel ülkelerinden birinde işçi sınıfı bir çalışanım. Doğayla iç içe yaşıyorum. Bırak birkaç ay sonrasını, komple 10 yıl sonrası bile belli. Sisteme güven var. Tatilim belli, stresim yok. Türkiye'de gel klimalı ofiste sabahtan akşama kadar otur al şu 20 bin lira maaşı desen kabul etmem.

Öncelikle teşekkür ederim herkese, düşündüklerimde yalnız olmadıgıma da sevindim:) Bu lafı sarfedebilen bir insanın acımasız, gaddar, sığ, anlayışsız ve "sığır" oldugunu düşünüyorum ben de:) Soruyu yöneltirken de, görüşler etkilenmesin diye belirtmemiştim: bunu söyleyen 57 yaşında, kazancı ultra iyi olan bir adam (fabrikatör gibi diyelim:P). Bu sözün orijinalinin de Bill Gates'e ait oldugunu bilmiyordum, şu durumda o da gayet acımasız, anlayışsız biri demektir.

Hak veririm.
Fakir olmamak zengin olmak anlamina gelmiyor yalniz, herkes bunu atlamis. Fakirlik ile zenginlik arasinda da bir seyler var.
"Hala zengin degilse" demiyor, "hala fakirse" diyor. Dolayisiyla dogru soylemis olabilir. Bunu soylerken diger degiskenler sabit kabul edilmistir zaten. Dissal etkiler gibi.
Mal bir laf degil en azindan.

Edit: Soze hak verir misiniz degilmis soru. Biri bunu soylese demissin. Biri bunu soylese farkli bakarim olaya. Onerme bahsettigim sekilde dogru olabilir ama bunu soyleyen hakkinda farkli dusunurum.

@stavro

Hak verdiğiniz için, şu an kendim de dahil sizi linç edebilecek 500.000 fakir bulabilirim:P :D Şaka şaka:)

Öyle sanıyorum bu lafı duyunca ister istemez buraya, Türkiye'ye göre düşünüyoruz; Türkiye'de eskiden "orta direk" diye tabir edilen sosyal tabaka/sınıf artık kalmadı. Açlık ve yoksulluk sınırını baz alırsak, nüfusun büyük çoğunluğu yoksul = fakir. Gerçi başka bir ülke de olsaydı, gene aynı şeyleri düşünürdüm. İster önerme gözüyle bakalım, isterse bir kendini bilmezin lafı olarak alalım, olabilecek tüm olasılıkları görmezden gelmek bu. Adam, farz edelim, 25 yaşında orta sınıfa yükselir veya zengin olur. Ardından herhangi bir sebepten iflas eder, kaza geçirir, malı mülkü yanar, şudur, budur, 30'unda (veya 60'ında- farketmez) gene fakir hale gelebilir (elinde olmayan sebeplerden).

Sonuç= let the linç begin! :D

Diger degiskenler sabit modeli diyoruz iste:) Ama lafi soyleyen acisindan bakarsak direkt yazildigi gibi okunmasi gereken sekilde solyenmis gibi.

3. dünya ülkesinde yaşamak istediği için olabilir

edit: hahaha yanlış yazmışım yahu elbette "istemediği" için olacaktı :)

3. dünya ülkesinde yaşamak istemediği için olabilir.

Kancuktan kurtulmak icin, ama nerden bilebilirdi ki kancuk da gocecek. Hahahhaha.

imkanı olan her insanın yapması gereken mantıklı bir hareket. mesleği uygundu, parası vardı, göçtü. neden göçmesin ki?

baskı kurmak için ssg'ye hapis cezasını kitlediler. ama 3 yıl içinde tekrarlamaması şartıyla ceza uygulanmadı.
yani ayağını denk al yoksa öperiz dediler. o da totoyu kurtarmak için amerika'ya kaçtı.
orada bir iş yapıcam diye bahane uydurdu. oysa o güne kadar böyle bir işten hiç bahsetmiyordu. halen de o "iş" ortada yok. buradan kazandıklarını eziyor.

www.diken.com.tr

www.hurriyet.com.tr

tutan ve para getiren bir is yapmissin ama hergun baski, hergun mahkeme kararlari vs.

kalip donkisotluk yapacagina, genc yasta kazandigi parayi yemeye gitti. zaten cesme akiyo burda, isin basina da kanzuk'u oturttu.

ha dersen ki ikinci bir projesi var mi ortada? yok. kira geliriyle gecinen emekli amca gibi takiliyo iste.

yanlış anlama ama soru bana çok saçma geldi. Ssg neden 'Amerika'ya geç göçtü?' diye mi soracaktın acaba

şartlı tahliyesi vardı dine hakaretten.

konmaz. konmamalı.

hayır

boyle bir sey duymadim, yani ise'den sonra virgul konmaz diye. neden konmasin ki?

bağlaçtan sonra virgül veya noktalı virgül konmaz.

www.tdk.gov.tr

Noktalı virgülümüzün 3 adet kullanım alanı var:

1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayırmak için konur: Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.

Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; Ankara, Londra, Bakü.

2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayır­mak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum.

At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır. (Atasözü)

3. İkiden fazla eş değer ögeler arasında virgül bulunan cümlelerde özneden sonra noktalı virgül konabilir:

Yeni usul şiirimiz; zevksiz, köksüz, acemice görünüyordu. (Yahya Kemal Beyatlı)

---

Bu kadar. Başka durumda noktalı virgül kullanmıyoruz.

Kaynak: www.tdk.gov.tr

ise sart bildiriyorsa virgul konmaz deniyor. yani; 'Ahmet burdaysa Mehmet de burdadir.' cumlesinde sart bildiren bir -se var ve sonrasinda virgul konulmaz ama 'Ahmet ise oldugu yerde kalakalmisti.' cumlesindeki ise herhangi bir sart bildirmiyor.

bu arada virgul ve noktali virgul iki farkli noktalama isareti. ben virgul icin soyluyorum, noktali virgul zaten uygun degil.

spotify hesabını last.fm ile senkronize edebilirsin. last.fm'in önerileri daha iyi.

memnunum. zamanla daha iyi önerilerde bulunuyor. yeni kullanmaya başladıysan saçmalıyor bazen.

Bana da hep güzel şeyler öneriyor. Last.fm ile de bağlantılı. İlgisi var mı bilmiyorum. Ama şöyle, bir gün mesela türkü dinleyeyim tutup da önerilere türkü getirmiyor. Yoğun olarak dinlediğin şeylere bakıyor. Geçen hafta önerilerde hep kıytırık müzik grupları varken, bu hafta hep elektronik müzik oldu öyle diyim.

Müzik keşfi için haftalık keşif listesi daha iyi. Kendinizinki hoşunuza gitmiyorsa başkalarının keşif listelerini takip edin. Benim keşif listem de bozuk saçmasapan isimli yerli iğrenç rock grupları( yüzyüzeyken konuşuruz, son feci bisiklet vs) çıkıyor ne hikmetse ama keşif listesi sağlam 5-6 hesap takip ediyorum. Her hafta arşivime yeni parçalar bulabiliyorum.
Sözlükçülerin spotify listelerine bakmasaydım keşke hiç o hünden sonra kendi listem düzelmedi bir türlü.

başkalarının keşif listesini takip nası oluyor wertyu? yerli iğrenç rock grupları tabirinden ötürü keşif listenizi takip etmek isterim, bu görüş, iyi bir şeylerin işareti bence, zira.
Ve evet, bi de baktığınız listelerden de bişi kapıyor olabilir. Ve çevreyi temiz tutmak lazım her boyutta.
mungojerry, last.fm kaldı mıydı yaa, bilmiyordum:) sağolunuz.

bununla ilgili kesin bir kural yok ama matbu belgelerde kullanıyorum ben. orijinalde nasıl yazılıyorsa öyle.

aralıkta alamanya'dan x aldırdım arkadaşa. memnunum. senin adına kimsenin bu konuda karar verme yetisi yok.

touch id'yi bir çok insan face id'ye göre daha kullanışlı buluyor. bana göre artılar eksiler var ve face id'den ben memnunum. sonra masanın üstünde dururken telefonun kilidini açamıyorum diye bıdı bıdı edeceğini düşünüyorsan 8 al.

ayrıca bence 8 plus al 8 alma. aradaki pil kullanım farkı her şeyi değiştiriyor.

iphone x bana fazla, zaten standart iphone'un bile çoğu özelliğini kullanmıyorum. kamerası iyi olsun, kasmasın, benim için yeterli. face id falan gerçek hayatta hiçbir gereksinim duyulmayan fuzuli şeyler. o yüzden birkaç ay önce 8 aldım, çok memnunum. standart kullanıcısıysan, teknoloji freak değilsen x'e verilen para bence gereksiz.

8 plus ve x’i karşılaştırdığımda aradaki farkı vermeye değer bulmadım.. 8 plus aldım ve çok memnunum..

iphone x serisi pahali fiyatindan dolayi uretilmeyecek diye biliyorum. apple bile urunun pahali oldugunu anladi ve uretmeyecek. bunu anlamayip almak isteyenler alsin, bana ne. sonucta parasi benden cikmiyor.

touch id'yi kim kirdi face id'ye gectiler? touch id gayet guvenilir ve is goruyordu. bence face id gereksiz. iphone x bir emoji oyuncagidir benim icin.

ben olsam yakinda cikmasi beklenen 500$'lik iphone se 2'yi alirdimyoutu.be . bugun icin karar vereceksen de iphone x alma da ne alirsan al.

Touch id sebebiyle 8 red plus diyorum.

iphone x apple'ın yeni telefon anlayışının ilk eseri, haliyle eksikleri var. 5 ay sonra o eksikler belirli ölçüde tamamlanmış şekilde çıkıcaktır. şu saate kadar almadıysan ve bu kadar para vereceksen bir sonrakini bekle derim, eylül ekim gibi çıkar. normalde bu işin sonu yok, "bir sonrakini alcılardan" değilim ama iphone x gerçekten de biraz "deneme yanılma" telefonu.

8 bu saatten sonra zaten alınmaz, apple o dizaynın modasını geçirtecek. yine aynı şekilde, o parayı bu telefona vermek mantıksız olur.

apple x üretmeyecek demek biraz talihsiz olmuş, tam aksine apple bundan sonraki telefonlarının x'a benzetecek. tuşlu, eski tasarım telefonların sonu geldi, apple da yeni trene çoktan bindi. 8'lerin yerini alacak bu telefonlar, bu sene bir tane daha eski stil çıkar ama seneye imkanı yok. iki farklı stil aynı anda olunca x'un fiyatı uçuk geldi, o sebeple "fiyatından dolayı üretim duracak" demek pek isabetli değil.

edit: bugün alıcam kısmını kaçırmışım, sanırım o yüzden tik vermedin. ikisi arasında seçim yapacaksan x al derim.

emoji değil animoloji ve true depth olayı sayesinde animasyon filmlerde ve oyunlardaki karakterlerin yüz ifadeleri birkaç gömlek atladı. karşısındaki insanın yüz hatlarını çok çok detaylı şekilde ve anlık olarak işleyebiliyor telefon.

herkes çocuk oyuncağı niyetine kullanıyor bunu ama bazı konularda işleri çok çok kolaylaştırdı bu teknoloji.

X kullanıyorum. Ekranı 8 Plus'tan büyük ama boyutu çok daha küçük full ekran muhabbeti nedeniyle. Bence en önemli farkı bu. Bunun dışında bariz bir fark yok elbette. Ama 8 plus yerine 8 alayım diyorsan bence X almak için o farkı vermeye değer. Çünkü çift kamera. 8 plus için bir şey diyemem. Yukarıdaki yorumum nedeniyle X'i tercih ederim.

Ben de arada kalmistim, 8 hic dusunmedim ama.

8 plus ve X arasinda kalip 8 plus aldim.
2 aydir kullaniyorum, memnunum.

X almam aşırı pahalı, face id de beğendiğim bir şey değil.

8 desen dizayn eski. O parayı o dizayn haketmiyor.

Bana kalırsa Iphone zirvesini 5s ve se ile gördü ve sonrasında diğer cihazlar durumu eşitledi.

İşlemcisi a11 bionic x ve 8'lerin. Piyasanın net biçimde en iyisi. Ama sd835 845 veya exynos 8895 veya 9810 ile aralarında büyük fark yok.

Şarj desen Android tarafındakilerin tamamı daha iyi.

Fotoğraf desen keza Android tarafında daha iyi cihazlar var.

İşletim sistemi desen Oreo kullanıp beğenmedim diyen görmedim. Ki ios'tan geçenler bile şaşırıyor kullanınca ve memnun kalıyor.

İş yerinde imac vardır, macbook kullanıyorsundur al iphone x veya 8 plus memnun kalırsın. Parası da seni ilgilendirir.

Ama bunun haricinde kişisel olarak iphone önermem. Hele hele param limitli ise hiç önermem. Telefon tamiri yapan biri olarak görüşlerim böyle.

Dün xz1 aldım sony, 2200 tl Türkiye fiyatı ben 1850'ye aldım. Muhtemelen 3-4 sene kullanacağım. Düz telefon kullanıcısı olarak verdiğim para telefona 400 dolar üstüne çıkmaz. Çıktığı anda da iphone x veya s9+ değil daha üstün şeyler beklerim ki üretilmiyor öyle şeyler şu an.

İlle ios olsun diyorsan 7 al gitsin. Performans olsun diyorsan 8 al aynı işlemci.

İmaj lazımsa hiç düşünme x al.

Bence bu optimist dalga (muhalefet perspektifinden) gerçekten hali hazırda yaratılan echo chamberın bir yansımasıdır hocam. Ben türk insanının akıllandığını düşünmüyorum. Echo chamber'in allahı şu an medyada var, öyle bir şey ki havuz medyası dediğimiz şey medyanın tamamı oldu. standart türk insanı da gece gündüz tv izleyip evde ekmek kemiren insanlar, her kanalda birden aynı şey yayınlanınca inanıyor işte. Zor yani özetle.

Bence bir hoşnutsuzluk durumu var ve meclis dağılımına yansıyacak ancak başkanlık alınabilir mi bilmiyorum.

son on yıldır her seçim öncesi böyle fake bir umut dalgası oluyor. önceleri kılıçdaroğlu, bir ara hdp, şimdi iyi parti ve muharrem. sonucun %99 rte lehine olacağını düşünüyorum. bunu basit bir öğrenilmiş çaresizlikle değil, mantık çerçevesinde söylüyorum. medya -eskisinden daha da fazla- hala akp elinde, ysk önceki seçimlerde alenen gördüğümüz üzere rte'ye çalışıyor, ortada öyle büyük bir toplumsal uyanış olduğu falan da yok, halk aynı gerizekalı çomar halk. koşullar aynıyken her seferinde farklı sonuç bekleyip seçim sonrası kahrolanları da en az hülocular kadar şizofren buluyorum. bu ülke rte'nin, uzun bir süre daha da rte'nin elinde kalacak. son çıkış biletimizi gezi'de kaybetmiş bir topluluğuz biz. bunu artık kabullenip ona göre önlemler (ki bunlar ülkeden taşınmak, ev mev alıp bu salak coğrafyaya kendini bağlamamak, üremek isteniyorsa yine planı ona göre yapmak gibi kişisel önlemler) almak gerekiyor.

Secim ikinci tura kalacak gibi duruyor. Ki bu dolarin son cikisindan onceki goruntu. Ekonomik durum oy tercihlerini dogrudan etkiliyor. Ek olarak AKP'nin onceki secimlerde en onemli stratejik avantaji alternatif bir sag parti olmamasiydi. Su anda o da var. Bu soylediklerim cevreden bagimsiz seyler.

kesinlikle doğru tespittesin. zaten muhalif kesim daha çok internet vs yi daha çok kullanıyor. medya çok büyük güç. sevmediğin medya kanalını takip etmiyorsun, senin takip ettiğinde senin istediğin gibi haber yaptığı için belli kıskaçta kalıyorsun. bence seçim 2.tura kalabilir. ancak gene rte istediğini alacak.

Evet tam olarak bir echo chamber olayidir bana sorarsan. Fazla iyimser bir hava var ve anlamlandiramiyorum. Bazi arkadaslarla konusurken sasip kaliyorum nasil oluyor da bu kadar umitlenebiliyorlar diye, bu kadar iyimserligin kaynagini ne merak ediyor insan.

Bu adam bu ulkenin yarisinin oyunu alarak cb secildi. partisi son secimde 2. turda ulkenin yarisinin oyunu aldi. Ve iktidarin bilmemkacinci yilinda oldu bunlar. 25 araligindan tapesine, bilmemnesine tum bunlari ulkenin gormesine ragmen. Millet sehit sayisinin tavan yaptigini da gordu, rezidans fiyatina saat takan bakani da, evde tomarla para saklayani da, Israil magduru insanlara yardim gotururken gemisi saldiriya ugrayan sozum ona hayir kurumuna yillar sonra yav siz kime sordunuz da yardim goturuyonuz diyeni de bilmemneyi de. Her seye ragmen ulkenin yarisi gozu kapali bu adamlara inanirken son secim oncesinde ne degismis olmasini bekliyorsunuz?
%50'ye partiden sogutma buyusu yapildi da bizim haberimiz mi yok?

Yani bu iyimser hava echo mu degil mi sorusuna cevap icin soyle bir dusunun; Insanlarin fikrini degistirmesi icin, artik yeter diyip bu hukumete alternatif aramasi icin sebep ne?
Dolar mi? Bunlar batinin oyunu, hukumetimiz tez zamanda ayar verecek, gelip gecici bu yukselis falan. Turkuye guclu zaten, zarar veremez dolar molar. Keza yukselen fiyatlar.
Baski ortami ve ozgurluklern ksitlanmasi mi? Yoo herkes ozgur, adam vatan hainligi yapiyorsa tutuklanacak tabii. 15 temmuz hainlerini mi savunuyonuz lan?
Egitim sistemine gang bang yapilmasi mi? Abicim adamlar egitim sistemini duzeltmeye calisiyo. degisiklik yapmissa demek ki gerekiyor ki adamlar duzenleme yapiyo ayar cekiyo.
Seker fabrikalarinin sunun bunun satilmasi mi? Adamlar ulkeyi zarardan kurtariyor. Bak calsiyor adamlar kopru, havaalani falan. tamam kopruden ben gecemiyom ama sonucta kopru yani boru mu...
Ataturk ilkelerinden hizla uzaklasmamiz ve cumhuroyetin temel degerlerinin tehhlike altinda olmasi mi?
Uretim ekonomosi olmaya isik yili uzakta olmamiz mi?
Adalet sisteminin cokmesi mi? Kuvvetler ayriligi kavraminin tarih olmasi mi?
Parlemento soslu az pismis tek adam rejimi mi?
Inceden inceye yobazlasmanin probogandayla pr'la desteklenip hizla yayilmasi mi?
Saman, pamuk, sigir ithal etmemiz mi?
Kursuden Israil'in ummugunu sikip pratikte gotunu yalamamiz mi?
Dugmesiz cubbeyi, apoletli uniformayi, deri koltugu cemaatlere teslim edip sonra cikarlar uyusmayip ulkenin anasi s***lince gunah kecilerinin ipe gonderilmesi, zamaninda magdurlarin magdurluguyla kalmasi falan mi?
Bilime yapilan katkinin zikirmatik projesi desteklenmesi gibi seyler olmasi mi?
Enflasyonun rekor kirmasi mi? Cari acik mi dis borc mu?
Kicimiza cam kozalagi kacmasi mi?
Senin icin benim icin olabilir. Oy veren icin bir sebep yok. Ortada bir sikinti yok, tehdit yok, ulkemiz kariyerinin zirvesinde. Hem istikrar lazim, reyiz zaten tecrubeli, baskasi gelse napicak abi?
Neden baska partiye oy verilsin ki?
Keske secimde soyle yuzyilin got olma vakasini yasasam bu soylediklerime karsilik. Ama got olmam icin bir sebep gorunmuyor.

dediğiniz durumdan öte, benim gördüğüm akp/hükümeti haddini aşar bir şeytanlaştırma birçok şeyi örtüyor. bir ara sözlükte bir klişe peydah olmuştu (bkz: akp döneminde olmuştur) cinsinden; tam olarak onu diyorum ve o klişenin reelde de karşılığı var.

bu muhalefet partilerinin güzel günler göreceğiz insan hakları adalet demokrası... cinsinden politik söylemlerle bezeli muhayyel vaadlere kaydırıyor. şahsen müthiş bir öfke duyduğum "makarnacılar" geyiği var bir de.

seçim öncesi kendilerini gaza getirip rahatlıyorlar işte. kolektif mastürbasyon ^^

sizin çıkarımlarınıza dair diyeceğim, hükümetin politikalarının makro ekonomik projeksiyonları kimsenin umrunda değil. halk dediğiniz şimdi ve sonrasına dair garantiler ve istikrara, bunları işaret eden somutluklara bakar. ama ve de, bu bakışını burada yazdığım dille ifade etmez.

öğrenciyken kahrolsun kapitalizm kahrolsun akp kahrolsun gericilik yaşasın bilimsellik konseptinde takılan, mezun olunca bankacı, emlakçı olan bir sürü insan tanıdım. şimdi kime oy veriyorlar vericekler tek tek bilmiyorum da, karşılaşsam "kimmiş la makarnacı" diyesim var.

muhalefetin afrikalı çocuklara yardıma giden angelina jolie tipi bir imajı var. onu da değiştirmeleri mümkün değil (seçmen konumundakileri ayrı tutarım), çünkü kendilerini yok etmeleri lazım ^^

sadece sesleri çok çıkıyor. daha özgüvenli (yavuz hırsız!) ve cüretkârlar.

cahil özgüveni, köylü kurnazlığı, sonradan görmelik müthiş bir karışım.

üretmediği teknolojiyi kullanan; el parasıyla yaptırılıp onlarca yıl bağımlılık yaratan hantal yatırımlar... bütün övünç bunlara dair.

bu böyle gitmeyecek. bütün o ümitsizlik aşılayan yorumlara ve tespitlere rağmen, ben umutluyum. evet tbmm çoğunluğunu kaybedecek kesin, başkanlık da garanti falan değil!

şurada seçime 28 gün kalmış, fakat hala tv'de her kanalda her saat Erdoğan'ın sesini duymuyorum. Bence ellerindeki anketlerde iyi bir oy oranları var ve seçimi ilk turda kazanacakları kesin, ters bir tepki yaratmamak için pek fazla ses çıkarmıyorlar sanki?

Yoksa İnce'nin Ramazan'da bira içmesinden tut, Akşener'in her partide siyaset yapmasına kadar kurcalamadıkları yer kalmazladı meydanlarda.

zencefil, tarçın, yıldız anason, karanfil, kakule karışımı.
yeşil çay.
yasemin çayı.
yasemin çiçeği çayı.
adaçayı çeşitleri.
ve tabii ki ıhlamur.

Ihlamur, yeşil çay, beyaz çay.

hibiskus
adaçayı
ıhlamur
nane

bilhassa hibiskus'u her gün içiyorum sanırım.

Söylemesi ayıp, evde iftarda yediğimiz şeyler:
Tarhana çorbası, sulu köfte, patlıcan yemeği, pilav, salata idi.

Lazanya yaptım ^^

Barbunya yedim.

Salata. Üşendim bir şeyler hazırlamaya.

brokoli çorbası + bezelye + bulgur pilavı + yoğurt

off @madafaka cok kotu vurdun:)

patlıcan oturtma
pilav
<3

kuş başı et kavurma yanına salata + pilav

ekşili köfte yaptım. en terbiyelisinden

şirket iftarına gidiyorum, hayvani açık büfeden yediğim şeyleri tek tek yazarım akşama :))))))

Nihat'ın Çek Cumhuriyeti'ne attığı ikinci gol.

Sabah eşime sarıldığımda.

doktora yeterlik jürimin beni çağırıp oy birliğiyle geçtiğimi söylemesine.

ogle arası bir mağazaya gitmiştim. orada birini gordum, heyecanlandım. benzetmisim.

kızımın tekmelerini her hissettiğimde çok heyecanlanıyorum:)

uc haftadir hemen her gun heyecanlanacak bir sey buluyorum.

bugun iki kol degneginden tek kol degnegine indim, tek koltuk degnegi ile ilk yurumeye basladigimda heyecanlandim.

Geçen sene, onu gördüm sandım benzetmişim...

tatile giderken.

yüksek bi yerden suya atlamıştım geçen yaz, o zaman.

Geçen gün biri bana açık açık yürüyordu. Hakim olamayıp karşılık vereceğim diye korkup heyecanlanmıştım.

Hatirlamiyorum ki.

Iyi heyecanlar var "Gelinlerin tatli telasi" hesabi, kotu heyecan var "Eyvah, basildik" hesabi.

Iyi heyecani dun geyik gordugumde yasadim, kotu heyecani patronun bana verdigi dan-na gibi bir isi uc bes gune yetistirmeye calisirken "Yetisecek mi, yetisecek mi" diye yasadim bu hafta.

Her duyguyu yasayamayi seviyorum ama adrenalinli seyleri hic ararmiyorum. Sakin insanim ben. :)

Tinder ama sonradan sildim. Online dating zaman kaybi.

baldur +1
internations

Turkcell Dergilik
Monefy - Harcama kontrol uygulamasi
Vocab - Ingilizce sozluk pratigi

üretkenlik: evernote, omnifocus, pocket
saklama alanı: dropbox
vpn: protonvpn

Psn +

flightradar

Runtastic
Apple cloud
Antivirüs
Bir çuval oyun
Windows serial key
Office programı
Vs.

kızım için telefondaki mantık çerçevesinde olan çocuk oyunları.
profesyonel olarak kullandıklarımı saymıyorum.

Yukarıdaki ilave olarak iCloud

Amazon drive
Infuse apple tv
Music collector

2DO
Udemy kursları sayılıyorsa

OneDrive (1 TB + office olduğundan dolayı office kısmınıda katabiliriz bence)

yıllarca xbox live'a para verdim. ama artık oynamıyorum.

xbox gamepass ve ea access

Windows 10
mubi (film seysi)
hotspot sheild (VPN)
Flight simulator X aklima gelenler

officesuite aldım ama pişmanım. her yazı tipini ayrı ayrı satıyor.

(bkz: teknoseyir plus)
(bkz: windscribe)

Windows, bir sürü masaüstü ve mobil oyun, filmic pro, lumafusion, Google drive.

Menderes ile malum şahıs kapışır. Karar veremedim.

Bu da soru mu? Kim olduğu bariz belli değil mi.

köy enstitülerinin kapatılması

eğitim kadar bu ülkeye zararı kimse verememiştir

adnan menderes
kenan evren
üçüncüsünü hepimiz biliyoruz

Siyasal Islam

imam hatipler

fetullah gülen.
o olmasaydı malum kişi varlık gösteremezdi. düşe kalka ilerlerdik.

Her iç meselemizi dışarıya satmaya hatta bedavaya vermeye hazır kaliteli hainlerimiz var. Muhakkak bir dış müdahale beklerler bunlar. Şimdilik ekonomik kriz ile yüzleri biraz gülümser olmuş olabilir.

uçak fabrikalarının kapanması. nuri demirağ zamanı. şuanda kendimize ait %100 yerli uçaklarımız olabilirdi gerçekten de.

ekonomiye ve diğer sektörlerin de gelişebilmesine verebileceği devasa katkıdan, bu konudaki bağımsızlıktan yoksunuz şuanda.

adnan menderes

Batı taklitçiliği
Dinin sömürülmesi
Yetersiz eğitim
Dogmatizm
Fanatizm
Kraldan çok kralcılık

Malum şahıs favorimdir.

malum zihniyet. isimnleri sayılanlar sadece dönemsel temsilcisi o zihniyetin.

yerli ve milli kuruluşları, ölü eşek parasına satıp (70 milyar dolar) üzerine bir de 450 milyar dolar borçlanan ve bugünkü krizin sorumlusu zihniyetin adamı gelmiş, yine millilik ve yerlilik kasıyor; hain edebiyatı yapıyor.

daha başında abd'yi, avrupa'yı gezen; ne sözler veren(?), kıbrıs'ta rahmetli denktaş'ı dahi hain ilan ederek rumlarla iş tutan, adaları yunana terk eden...

çözüm süreci diye apo itine "bebek katili" denmesini yasaklayan, şehit haberlerini verdirmeyen; ilçelerin bombayla döşenmesine gözlerini yumup, sonra ilçeyi dümdüz edip "terörörö" diyen bir acayip zihniyet...

okul önlerinde uyuşturucu satılırken, cami yaparak, kafasına bir bez bağladığı için bunu müslümanlık zanneden tipler...

din alırlar, din satarlar... tek sermayeleri din!

gelmiş bir de hala utanmadan; millilik/yerlilik, hainlik edebiyatı yapıyorlar.

1- cehape zihniyeti
2- solcular
3- islamcılar
4- muasır medeniyetler seviyesini kör topal haliyle ülkenin kendine hedef koyması, onu da çıktığı kabuğu beğenmemeye dönüştürmesi
5- ikinci dünya harbi sonrası yapılan uluslararası anlaşmalar

deniz baykal olabilir. progresif ve yenilikci olabilecek bir partiyi durasatip, tr yi abidik gubidik partilere, olusumlara tiplere diz cokmus halde biraktigi icin olabilir. elbette tek kisiyi suclayip derin analizlere girmek isin kolayi ama acayip gicigim o tipe.

Dolaylı olsa da Türklerin İslam ile tanışmasıdır.
Yaşanılan tüm gerilimlerin, bilimden, insanlıktan uzak tartışmaların tabanında bu yatmaktadır.

Tabi ki Hıristiyanların ülkeden resmen kovulması, önce ermeni soykırımı üstüne de mübadele.

Mübadele olmasa şu an ülkenin %20-25i hristiyandı, bi %15 de alevi var zaten, o zaman kimse böyle dini kullanarak başa geçemezdi.

Aahah ciddi mi bu soru:)

Cubeli feto falan kesinlikle degiller. Feto bu ulkenin basina gelen sey degil, goz gore gore getirilen sey.

Baktığınız kısım tam bir cümle değil. Çok uzun bir cümle o yüzden ben şu kısma odaklanacağım:

"Tucked securely behind gates at the end of a private driveway shared with a couple of other multi-million dollar homes, the unassuming residence, which Liu picked up in 2001 for an unrecorded amount from Oscar and Golden Globe winning actress Patricia Arquette, was built in the late 1950s

The unassuming residence (gösterişsiz ev)
was built in the late 1950s. (1950lerde inşa edilmişti.)

Asıl cümle bu.

Şimdi burada "built" olan da residence, tucked (saklanmış) olan da residence. İki cümle aynı özneyi paylaşıyorsa bu şekilde birleştirilebilir. Misal,

"Having lost his wallet, he borrowed money from a friend." Cüzdanını kaybeden de, arkadaşından borç alan da aynı kişi zira.

Sizin seviyenizden üstte bir konu ama, bir şey yapmanıza gerek yok.

cümlenin öznesi unassuming residence. ondan önce "tucked securely..." ile başlayan phrase'i aslında "the unassuming residence which was tucked" gibi düşün. sonrasında da relative clause olduğu için (which liu picked..) bu ilk relative clause which/that atılarak başa alınmış. ingilizcede yaygın bir kalıptır bu, daha önce görmediysen karıştırman normal. zaten sadece yazı dilinde kullanılır, kimse konuşma dilinde böyle bir cümle kurmaz.

daha basit bir örnek vereyim.

this tree is 1000 years old
this tree is located in istanbul.

cümle: "located in istanbul, this tree is 1000 years old."

gibi.

tahmin ettiğim gibi öznelerine bile ayıramamışım. peki nasıl bunları anlayacak seviyeye gelirim? bu cümle kalıbı 1000 defa gelse karşıma anlamazdım sanırım. kelime eksiğim mi vardır yoksa ileri bir grammar yapısı mı bu?

kelime eksiğinizden değil, grammar yapısını bilmemenizden kaynaklanıyordur. ne kadar kompleks cümle okursanız, o kadar aşina olursunuz. ilk verdiğiniz örnek cümle değil, “unassuming residence”ı niteleyen sıfat görevinde. relative clause’u biraz araştırırsanız daha yararlı olacaktır.

hepsi eski şarkılar. muhtemelen çoğunu biliyorsundur. yinede yazdım

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

ben çok karışık giriştim kusura bakma artık.

oscar and the wolf'un verdiği "ağlayarak dans etme" hissini başka müziklerde bulmak biraz zor. strange entity, princes, breathing, runaway falan dinle. hatta iki albümleri var zaten otur ikisini de dinle.

adet yerini bulsun, birkaç farklı şarkı da ben önereyim:

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

keyifli dinlemeler.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

rez

Pire mire görmüş olmasın orada ya da yara vs gibi bir şey

Valla yavrunun piresini dişliyordur o...
Biraz daha büyüyünce bazı anne kediler "ehhh yeter artık kendi başınızın çaresine bakın" yapabiliyorlar, ama sizin bu anlattığınız pire olayına benziyor.

terbiye ediyor, sorun yok.

yapıyor öyle anne kediler. bizim kedi de evde doğurmuştu. yavrularını baya evire çevire döverek büyüttü.

Belki hayvanlar da biz kücük bebekleri sevip mincirirken bizim hakkimizda böyle düsünüyorlardir :D

"Ya bir ziplatiyorlar Tekir görmen lazim, bazen bilerek düsürecek diye cok korkuyorum!" :)

anlamak amaçlı değil de görsel deneyim olarak izlemek lazım, yeşil bi şeylerle beraber güzel gidiyor hatta ;).:)

bence oldukça anlaşılır bir film. gerçi izleyeli yıllar oldu ama birbirine pamuk ipliğiyle bağlı 6-7 bağımsız hikaye anlatıyordu galiba. hepsini tek bir öykü gibi anlamlandırmaya çalışırsan beynin yanar. daha çok ufak ayrıntılarla bağlılar birbirine. işte avukat günlük yazıyor, sonra o günlüğü okuyan birinin bağımsız öyküsünü izliyoruz. sonra o kişinin filmi çekiliyor, o filmi izleyen birinin öyküsüne geçiyoruz gibi gibi..

edit: sözlükte yazdığım entry varmış bununla ilgili. ona bak istersen: eksisozluk.com

Iyi insanlar her zaman farkli sorunlarla karsilasirlar, zamanin etkisiyle toplum degisir ama her zaman cahillik gibi konular iyi insanlara engel olur demek istemistir yonetmenler diger dizi ve filmlerinde oldugu gibi. En sevdigim filmlerden biridir.

Gorsel efekt icin izle yorumlarina da katilmiyorum cunku film anlamli bir mesaj veriyor. Handmaid's Tale'i bilimkurgu olarak izlemek gibi bir sey olurdu bu, icindeki toplumsal mesaji anlamaksizin.

bir kurs devam etmediğinde ya da büyük bir değişikliğe maruz kaldığında, öğrenciye normal şartlarda kursun verildiği son tarihten başlayarak en az bir yıl boyunca (olağan sınav dahil) en az üç kez sınava girme fırsatı tanınmalıdır.

Bir dersin/kursun devam etmediği ya da büyük/önemli değişikliklere uğradığı durumlarda kursun son verildiği tarihten en az bir yıl boyunca öğrenciye en az üç sınav fırsatı (olağan/normal sınav dahil) garantisi verilmektedir

Top patlasa uyanmayacak kadar ağırdır uykum ama nefret ettiğim sese karşı hemen uykum bölünüyor. Bu da onlardan biri. Annem sağ olsun, günde dört kere makina çalıştıra çalıştıra helikoptere çevirdi kazanı, kurutmaya geçince evde kimse kimseyi duymuyor.

Tam aksine huzur veriyor. Özellikle denk gelirsem bir müddet çömelip izliyorum o çamaşırların girdap gibi dönmesini ve derin düşüncelere dalıyorum. Hatta bazen youtubedan bile dinlediğim oluyor hayattan koptuğum dönemlerde youtu.be

Care dusuk ses seviyeli makine almak. Hic duymuyorum ki mutfagimin kapisi yok (ve makina mutfakta)

benim tam tersi hoşuma gidiyor evde beyaz eşyaların çalıştığını duymak. muhtemelen makineyi sen çalıştırmıyorsun, ondan rahatsız ediyor. çamaşırları sen yıka bak ne kadar huzurla dolacaksın. hani para verip yeni bir elektronik eşya alırsın, ilk zamanlar her çalıştığında "vay be çatır çatır çalışıyor" diyip mutlu olursun ya, onun gibi bir şey.

Har har har ise rahatsız ediyor. Ama mırrmırr har mırmırr ise rahatsız etmez. Arada su alıyor.

Evet, o nedenle sabah evden çıkmadan çamaşır ve bulaşık makinesini erteleme modunda çalıştırıyorum. Ben işten geldiğimde ikisi de işini bitirmiş oluyor.

Pek değil. Çok rahatsız ederse takıyorum kulaklığı geçiyorum.

Çalıştırıp gürültü önleyici kulaklık takıyorum.
Ama aynı zamanda o tarz sesleri ben de huzurla, evle özdeşleştiriyorum biraz. İşimi gücümü kendim yapabildiğim anlamına geliyor sanki. O yüzden kulaklık takmasaydım da çok rahatsız etmezdi.

öf ediyor valla, makineyi değiştirdik eskisine alıştığımdan mı, bu daha fazla ses çıkardığından mı bilemiyorum ama ediyor. ikiside bosch olduğu halde:/

kızmabiradere benziyor gibi ama elemanları at.

teşekkürler.

şablon kızma birader'e çok benziyor ama kızma birader'de her oyuncunun dört piyonu olur ve bu piyonlar oyun boyunca board'da kalır. burada birinde iki, diğerinde üç piyon görünüyor. iki zarla oynanması gerekirken ortada hiç zar da yok. ayrıca düz piyon yerine satranç atları da neyin nesi? bilemedim..

@sir gawain oynayan parmağın arkasında bir adet daha piyon var -ve evet beyaz değil, gri-, karşı tarafa ait. google'dan ludo horse diye aratınca buna benzer şeyler çıkıyor ancak buradaki fotoğraftakinin aksine diğerlerinin çizgisi geniş değil (hamle yapılan noktalar).

film 1959 yapımı bu arada, belki o zamanlar farklıdır.

film ne acaba?

www.etsy.com

bu

@tepedeki psychedelic adam, les quatre cents coups

@kablelvuku teşekkürler.

Gri

33/erkek

Siyah
29E

kahverengi ve yeşil birlikte; çünkü göz rengim ortaya çıkıyor *-*
gri tonları; çünkü seçenek çok
eskiden mavi kırmızı da giyerdim ama sıkıldım.

renk yakışması diye bişey pek yok bence, birbirine yakışan renkleri uygun kıyafetlerle giyen herkese her renk yakışır diye düşünüyorum. uç ten renklerine sahipler için belki geçerli olabilir ama ortalama bir insana her renk yakışır diye düşünüyorum. tabii bu demek değil ki ortamların ağır abisi pembe giysin, kehkeh...

beyaz
22K

Siyah/mavi/beyaz

25E

beyaz

26 k

Mavi tonları
21,k

Siyah

26/K

Gri

20/E

gri

22/erkek

sportif takılıyorsam kırmızı/gri/lacivert yakışıyor, takımda ise lacivert takım beyaz/pembe gömlek güzel gidiyor.

mavi/siyah
erkek 35

mavi 35 erkek

gri/siyah/beyaz

Siyah ve kırmızı.
24, Kadın.

Gri ve siyah
30 Kadın

Beyaz,mavi,pembe

23 Kadin

Siyah. 23/e. Griyi çok yavuşak bir renk olarak görürüm tabiri caizse.

gri

30/erkek

Kırmızı ya da bordo

Kadın/23

Mavi-bordo-gri

26E

Siyah, mavi
30K

Esmer / Erkek / 38

Şu renkler:

ibb.co
ibb.co
ibb.co

Vay ifşa.

Beyaz, Koyu Yeşil, laci


24 e

siyah, bordo, lacivert, açık mavi

27/kadın

aslında insana yakışan renkleri belirleyen birinci faktör cilt alt tonu. sıcak bej-kırmızı ağırlıklı cilt tonlarına(emma watson, penelope cruz, beyonce gibi) sıcak renkler daha çok yakışırken soğuk bej-pembe* ağırlıklı cilt tonlarına(liv tyler, cate blanchett gibi) soğuk renkler daha çok yakışıyor.

bir de bunun saç, göz ve ten rengine göre yapılan "kişisel renk analizi(personal color analysis)" versiyonu var ama o uzun hikaye, çok merak eden google'dan araştırabilir, zira 12 grup var.

*içinde pembelik veya grilik barındıran bej tonlarına "soğuk bej" deniyor.

Mavi, yeşil.
24/k

Ruh halime göre değişiyor. Mutluysam her rengi yakıştıriyorum.
24k

Siyah ya da beyaz galiba.

25, Kadın.

Siyah, kırmızı ve beyaz
28 K

gençlerimiz vatandaşlarımızın bir parçası olduğu için "başta gençlerimiz olmak üzere tüm vatandaşlarımız" mı denmek isteniyor, yoksa "gençlerimizin de diğer vatandaşlarımızın da 19 mayıs'ı" mı denmek isteniyor anlaşılmıyor.

gençlerimiz, vatandaşlara refer ediyor. o yüzden "gençlerimiz" olmalı, sondaki iyelik eki fazla olmuş.

gençleri hariç tutarak kuralım aynı cümleyi.

"gençlerimizin hariç olmak üzere tüm vatandaşlarımızın 19 mayıs atatürkü anma..."

oldu mu? olmadı, aynı mantık.

Şu tarz derken ne kastettin anlamadım ama tişört güzelmiş

hayır.

enine çizgili tişörtler genelde ince, zayıf ya da fit insanlarda iyi durur, geri kalanlarda ekstra negatif etki yapar.

Pek değil. Yakası kötü.

yerine göre, fotoğraftaki cepli olduğundan kötü

Normalde sevmem ama gecen aldim bunu hm den fiyati da cok ucuk degildi.

Fakir tişörtü.
Tişört saçma bir kıyafet zaten. Yakışanı olmaz

Dostum adamina bagli tabi cuval giyse yakisacak tipler var ama orta halli bir vatandassan risk alıp emekli amcalığa terfi etme derim.

deniz astsubay nurettin amca geldi aklıma... nur içinde yatsın.

ben seviyorum böyle ama cebi olmasa iyiymiş.

çizgili tişört iyidir ama çizgiler bunun gibi kalın olunca dayı tişörtüne evriliyor.

Hayır

daha sık ince çizgili olursa evet severim ama bu biraz pijama gibi.

Bence de güzel, fiziği güzel olana her şey yakışıyor

cep olmasa standart ne iyi ne kötü.

her erkeğe gitmez bu tişört.

Uyurken giyebilir.

Hotel rwanda

Potemkin Zırhlısı
Persepolis
La Lengua De Las Mariposas
das leben der anderen
The Revolution Will Not Be Televised

www.imdb.com

2. dünya savaşı sonrası yaşanmış ilginç ve trajik bir hikayeyi anlatıyor.

Klasik: 13 days. Küba krizini anlatıyor. Uluslararası hocaları bunu genellikle derste izletir. Liderlerin karar alma sürecini iyi analiz ediyor. Bir de, fog of war var. Mcnsmara anılarını anlatıyor. Belgesel-film. Ben izlerken çok keyif almıştım.

fingathing

youtu.be

Cjay - 52 Bars
www.youtube.com

The d.o.c - It's Funky Enough
www.youtube.com

A Tribe Called Quest - Oh My God
www.youtube.com

A Tribe Called Quest - Lyrics to Go
www.youtube.com

Jay z - Lucifer

Jay z - Hard Knock Life
www.youtube.com

The Avalanches - Frontier Psychiatrist
www.youtube.com

Kanye West - Last Call

East Flatbush Project ‎- Tried By 12
www.youtube.com

Kanye West - Jesus Walks
www.youtube.com

GZA - Shadowboxin
www.youtube.com

jay Z- Gotta Have it

Schoolboy Q -Man of the year
www.youtube.com

Black Hippy - The Recipe
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

öğretmenevi lokalinde çay içiyorduk

Kuşadası’nda gençlik festivalindeydim. Sahnede pilli bebek vardı haberi aldığımda . Tabii hiç ciddiye almamıştım, başka bir ülkeden bahsediyorlar sandım. Sonra gece piç oldu tabii, panik hali falan.

cuma gecesi olduğundan mütevellit evde içiyordum. telefon trafiği ve jet sesleri yüzünden içki faslı yarım kaldı.

İzmir'de balkondaydım. Gövdemin üstü balkon dışında dumanı dışarı üflüyor, altı içerde üstü tutuyordu. O an aklımdan şu geçiyodu: "kalkışma ney la?"

Nöbetten daha o gün düşmüş, 3 gün çarşı izni almış ve atarsa 3 diyen bir askerdim. Silahım, şarjörüm, çelik yeleğim ve kompozit başlığımla gelecek emirleri bekledim. Allah'tan komutanlarımız bizi kışlanın dışına çıkarmamıştı da ucuz kurtulmuştuk.

Yalnız öyle böyle tırsmamıştık. O sabah 9'da uyumuştum. 1 saat sonra kaldırdılar nöbet tutturdular. 3 gün sonra terhis ettiler bizi.

362 kd.

Koreli misafirlere kore gecesi düzenliyorduk. Kimçimi kemirirken "ne darbesi amuğagoyim bu saatte darbe mi olur" dediğimi hatırlıyorum.

Istanbul ev. Kulakligi takmis bangir bangır muzik dinliyodum. Telefonum sarjda uzakti. O sirada annem darbee oluyoo diye evi inletmis duymamisim. Telefonum calmis gormemisim. Sevgilim falan ulasamamis tirsmis. Sonra bi baktim annem gel gel yapiyo odanin kapisinda. Tv de koprude tanklar.

o günü çok iyi hatırlıyorum. geç kalkmıştım. saat 12 13 gibi haberlerde ilginç birşey gördüm. tayyip erdoğan marmarise tatile gitmiş. bunda anormal birşey yok. asıl anormal gelen tatile geldiği otel ve etrafındaki her yeri boşalttırmıştı. içimden "milleti tatilinden etmiş" demiştim. 100lerce koruma ordusuyla gezdiğini biliyorum da neden etrafındaki yerleri boşalttırır ki diye içimden geçirdim ama fazla takılmadım.

akşam saatlerinde tankların köprüye doğru gittiğini duydum. sözlükten mi yoksa haber sitelerinden mi hatırlamıyorum. twitter da olabilir. sonra köprünün kapatıldığını televizyondan gördüm. o sıra babamın hasta bakıcısı geldi. konuşuyoruz. aklımızdan darbe geçmedi bile. direk aklıma "işid köprünün altına bomba falan yerleştirdi" geldi. geçtiğimiz saatlerde "bu askerler neden tek taraftan kapatmışlar polisler nerde" dedim. normalde iki taraflı kapatılması gerekmez mi diye içimden geçiriyorum. anlamsız geldi. sonraki saatlerde bildiri okutulması, meclisin bombalanmasını canlı izledim. darbe olduğu kesinleşti. cnntürk'te olan biteni de canlı izledim.

dışarı baktım kimseler yoktu. o gece sabah 7'ye kadar uyumadım. stresten hasta oldum ne olacak diye. başımın çok kötü ağrıdığını hatırlıyorum. olm bu adamlar kimyasal bomba falan atarlar diye evdeki bütün panjurları kapadım, camları kontrol ettim. mantıklı düşünemedim uykusuzluktan sanırım. niye böyle birşey düşündüm bilmiyorum.

Gündüz arkadaşlarımla dışarıdaydım. Bir gün önce Işid'in Nice saldırısı olmuştu, onun üzerine konuştuğumuzu hatırlıyorum. Akşam da ablamdaydım, spiker darbe konuşmasını yaptığında baklava yiyorduk.

ofiste işler uzamıştı. o nedenle geç çıktım. genel kurmay'da operasyon olduğu sırada oradaki kavsaktan otobüs ile geçiyordum. tabi o zaman olayın daha ne olduğu belli değildi. deli'nin bir genel kurmay'a ateş etti galiba diye düşündüm. daha önce de öyle bir olay nedeni ile orası karışmıştı. 15 dakika sonra evde anladım mevzuyu.

Sabah istanbula dönmüştüm.
Erkek arkadaşımla Bağdat caddeainde yürüyüş yaptık beni eve bıraktı o bursaya yola çıktı. Eve girmemle son dakikaları gördüm. Caddede tankları kaçırmışım maalesef asdfg

14 temmuzda hayatımda ilk defa günübirlik seyahat dışında istanbul'a gitmiştim yaz okuluna. ertesi gün darbe oldu, yurtta kalıyordum. yol iz bilmiyorum tabi, yurtta da kimseyi tanımıyorum, yurt beşiktaş'ta. sokağa çıkma yasağını duyunca arkadaşımın evine gitme kararı aldım, zaten istanbul'da 1 tane arkadaşım vardı, evine de daha önce hiç gitmemiştim. gece 2 gibi çıktım sanırım, herkes telaş içinde koşuyordu, para çekiyordu, marketlere yüklenmişti vs. beşiktaş'tayken insanlara 'abi mecidiyeköy ne tarafta?' diye sorduğumdaki yüz ifadelerini hala unutamıyorum asdfgh. içecek suyum bile yoktu yanımda, şarjım bitti bi de. çatışma ve bomba sesleri arasında zar zor aklımda kaldığı kadarıyla arkadaşımın evine yaklaştım. yollar falan kapanmıştı hep. otostoplara kimse durmadı, 1 taksici sağolsun yine yolun kapandığı yere kadar götürdü, gerisini tarif etti para da almadı. vardığımda tekrar açtım telefonu, %1 şarjla arkadaşa mesaj atabildim. o da geldi beni aldı. asdfghjk efsaneydi ya.

yaz okulundaydik ve arkadaslarla menemen yiyorduk.

Ankara'da teyzemlerde idim. Diğer teyzemlerden dönüyorduk. Benzinciye uğradık benzin almak için. Sonra teyzemin eşi telaşlı telaşlı arabaya bindi "m e b, darbe mi oldu İstanbul'da?" dedi. Ben de "Yav darbe olsa burada, Ankara'da olur herhalde. Hem darbe basit bir şey değil ki böyle." dedim. O da "Benzincide televizyonda spiker bildirge okuyordu. Diğer kanallar da altyazı geçiyordu köprüde askerler, tanklar varmış." dedi. Anlam veremedim. Eve döndük ve haber kanalları böyle şeyler diyordu yine. İstanbul'u aradım, babam "Yok, ne ilgisi var?" dedi. Meğer uyuyakalmış da haberi yokmuş. O gece sürekli Ankara'da selalar susmadı, jetler vs camları gümbür gümbür sallıyordu. Uyuyamamıştım. Sonraki birkaç gün işe filan gidemedi kimse. Millet hep sokaklardaydı. İstanbul'da da aynısı olmuş tabii.

pokemon avlıyordum.

lokasyon: kütahya.

Eskiden yaşadığım Foça'da tatildeydim, eski bir tanıdıkla dışarıda dolaştıktan sonra onların evine döndük ve tv'de gördüm olayı.

o gün ankara'daydım ben. ukrayna için öğrenci vizemi almıştım. hayatımın en değişik, en yoğun günlerinden biriydi duygu açısından. haberi çoğu kişiden önce aldım, dışişleri ya da ona benzer bir yerde çalışıyordu arkadaşlarımdan biri. otobüsteydim ve sakarya'da falandık sanırım. neyse ki kocaeli'ye gidiyordum da köprüyle işim yoktu. ben otobüsten eve geçtiğimde gölcük'te daha çoğu kişinin haberi bile yoktu sanırım, hatta taksici "darbe oluyomuş abi galiba" dediğimde (bu da ne demekse) "yok la bi şey yapamazlar" demişti jsfjsjsk. eve gittim ve yarım saat sonra falan tijen abla bildiriyi okumaya başladı. ben çıldırdım tabii, ülkeden kurtuluyorum dediğim gün darbe oluyor deyip ağlamaya başladım. sonra silah sesleri, korna sesleri, donanma vs. bizim orası da karıştı. öyle yani. sonra gittim ukrayna'ya ama bu ne biçim ülke aq deyip geri döndüm.

Benim için çok zor bir gündü;

O gün bir ortak arkadaşımızın en yakın arkadaşı 3 kattan atlayarak intihar etmişti, ama ölmedi.. Karaköy de özel bir gümrük firmasında ihracat bölümünde çalışıyordum, genelde cuma günü ihracat aşırı yoğun olur hatta cumartesi işe gelmek zorunda kalırsın, biz de bir arkadaş ile beraber cumartesi günü gelmemek için mesaiye kaldık yemek falan yedik tam çıkacağımız zaman güvenlik bizim yanımıza gelip darbe oluyor sizi dışarı bırakmam diye geldi. belinde silah vardı çok korkmuştum, şirketin en üst katından boğaz içi köprüsü gözüküyordu tanklar vs falan, tam üstümüzden f16'lar geçiyordu. sabah 4 gibi eve gitmeye çalıştık ama gidemedik yolda kaldık saat 4den sonra sabaha kadar sokaklardaydık beşiktaşa doğru yürüdük sela veriliyordu ailem memlekette tatildeydi bir daha onları göremeceğim diye çok korkmuştum. saat 6 gibi eve geldim televizyonu açtığımda polisler köprüye müdahale etmişti haberleri izledim yine uyumadım. evimiz ataköy de uçaklar atatürk h. limanına üstümüzden iniş yapıyor ve ve nerdeyse her akşam helikopter oluyor sonrasında 5-6 ay boyunca her helikopter geçtiği zaman korkuyorum. benim için çok endişeli korkutucu bir geceydi...

Ayrıca ben de o gün pokemon oynuyordum ve o gün pikachu yakalamıştım.

evde balkonda tavla oynuyordum, darbe oldu diye telefon gelmeye başladı.

kütahya'da memleketimde ziyaretteydim sabaha istanbula dönüş uçağımız vardı yalan oldu hepsi tabi. Tam uyusam mı falan diye düşünürken olaylar oldu. Kütahya'da asker falan yoktu hiç halk dışarıdaydı.

Napoli'de şarabımı yudumluyordum

İşimden birkaç gün önce istifa etmiştim. Ev sahibiyle bir ay kadar önce 16'sında evi boşaltacağım konusunda anlaşmıştık. Eşyaları bir gün önce memlekete gönderdim, 16 temmuz sabahı için otobüs bileti aldım. Boş dairede 1.5 lt su ve bir paket bisküvi ile bilgisayar karşısında oturuyordum.

bi çok bankanın online işlem şeysilerinden şifre verilebiliyor. illa şifre değiştirmek gerekiyor mu emin değilim ama gerekiyorsa atm'ye gerek yok

banka subesinden, atm'den, bazi bankalarin da internet subesinden sifre atayabiliyorsunuz. hangisi yakinsa artik.

yenileme durumunda yeni kartın genelde eski şifrenle geliyor. şifre almana gerek yok yani.

İstanbuldaysan kuyumcukent'e iar altın rafinerisine git, 25 gram civarı bir altın al.

Hangi vadede elde tutacağınız da önemli. Ben olsam Bitcoin alırdım. 1 yıldan uzun vadede tutacaksanız altcoinler mükemmel tercih olurdu.

soyle bir sey var: tr.sputniknews.com

enflasyon artmaya devam edecek tahmini yapiliyor, turkiye icin. enflasyonun artmasi ile altin/dolar fiyati arasindaki iliskiyi coz ve yatirimini yap.

bu aralar döviz almayın, 1-2 hafta içinde aksine düşecek. düştüğünde alın.

şu anda alsam altın alırım.

Exiled kingdoms (crpg tarzı, full versiyonu ücretli ama harika)
Adventure Quest 3D (multiplayer, bazi classlar paralı ama kesinlikle pay to win değil)

pubg mobile

rodeo stampede sky zoo safari oynuyorum bir aydır. müthiş sarıyor.

knight of pen and paper +1 ve +2 ikiside güzel

tam dogru yere getirebilmesi icin cihazlari teknik olarak kullanabilmenin yani sira futboldan da cok iyi anlamasi gerekir.

misal bana "pozisyonun basina alalim" dediginde taaa kaleciden ciktigi yere kadar giderim ama o cumleyle senin ya da yorumcunun anlatmak istedigi nokta baskadir muhtemelen.

Yetenekli biri olsa o isi yapmaz zaten

zor bir iş çünkü yorumcu hiç o adamı düşünmeden isteklerde bulunuyor. "pilota alsana" diyor mesela. bilhassa erman kabzımalı çok yapardı bunu. iyi de pilot kameranın görüntüsü ileride mi geride mi, adam nereden bilsin, programdan önce her pozisyonun her saniyesini ezberleyecek mi? verdiği görüntüyü milyonlarca insan izlerken kafasına göre atlaya atlaya da bulamıyor akışı bozmamak için. o yüzden stresli bir iş.

Konuyla alakasiz da sabah kahvaltida ben de "oynatalim ugurcum" daki ugur simdi napiyordur diyordum isabet oldu :) yetenekten ziyade o ugurcum cogunlukla neyi kast ettigini anlamiyor.

-iphone'umu bul seçeneğini kapat
-imessage'i kapat
-icloud'dan çıkış yap
-telefonu sıfırla

sanırım bunlar yeterli.

Hayır oldukça kolay. sen yeter ki istenen belgeleri eksiksizce ver ve geri döneceğini burada bir hayatın olduğunu onlara kanıtla.

internette gördüklerinin çoğu işsiz kaçacak yer arıyor, sonrada red yiyince vize vermediler diye dert yanıyor.

4 defa schengen aldım hepsi de multi girişli ve en az üç aylıktı. Ve hepsini de farklı ülkelerden aldım, Almanya, İtalya, Norveç vs.

kayıtlı bir işte çalışıyorsan ve hesabında 3-5 bir şey varsa doğru evrakları gösterdiğin taktirde %99,9 alırsın, merak etme.

Vize alamamak için ya ağır salak olmak lazım, ya ağır fakir, ya işsiz ya da açıkça ilticacı olmak.

Gerekli belgeleri topla, maaş bordrosunu eksik etme, vizen elinde. Zorlaşan kısmı, artık süreyi daha kısa veriyorlar. O da parana bağlı değişir.

1 yıldan aşağı şengen almadım ben. Abartı bir şeyim de yok.

çalıştığın yerden de kağıt istiyorlar. uçak biletlerin (gidiş-dönüş) ve iş yerinin verdiği belgeyle de geri döneceğine dair yeterli bi kanıt verirsen arkadaşların da dediği gibi vize almaman için bi sebep yok.

Vize alamayan birçok tanıdığım var. Hepsi de işinde gücünde dunyayı gezen insanlar. Kendim de çalıştığım donemde davetiyem ve diğer bütün belgelerim olmasına rağmen şu belgeyi de getir yoksa durdururuz sureci cevabıyla karşılaşmıştım. Bu olayı başka bir elçilikte çalışan falancanın selamı ile çözdüm.

Sanki vizeyi alamayanlar hep işşiz guçsuz insanlarmış gibi yapılan yorumlara üzüldüm.

Her şey elçilikte görevli memurun inisiyatifine bağlı.

Ha aklıma gelmişken ekleyeyim vizelerimden ikisini çalıştığım halde çalışmıyorum diyerek almıştım. Böylece bordro vb belgelerle uğraşmadım. Arkadaşım da benim gibi yapmıştı. 7 aylık çok girişli çıkışlı vize almıştım.

Cevap yazan arkadaşlar konuyu çok güzel özetlemişler aslında bende sanki onların dediklerinin üzerinden geçermiş gibi bir kaç şey yazayım.

Schengen için çalıştığın sürece ve eğer varsa bankadaki 3-5 liranı gösterdikçe, netice itibariyle geri döneceğini onlara kanıtladıkça vize alamaman çok zor.

İnternette "vize alamadım" diye yazanlara çok bakma çünkü hikayelerindeki eksikleri bilemezsin. Şimdi sen kendini gitmek istediğin ülkelerin vize sorumlusunun yerine koy. İşi olmayan, bankadan parası olmayan, evi arabası olmayan birini sen ülkene niye alasın?

Vize almak zor değil, vizenin isteniyor olması bir zorluk. Elin çulsuz Bulgar'ı, Rumen'i her yere vizesiz giderken, son dakika biletleriyle gününü gün ederken senin ille de beyaz yakalı bir işin, bankada 1-2 maaş paran, sigortan zartın zurtun olmak zorunda. Üstüne çalıştığın yerden belge alman lazım, üstüne para verip köpek gibi konsolosluk bile olmayan vfs globalin kapısında beklemen lazım.

İşsiz olduğum ve ailemin banka hesaplarını vize için gösterdiğim dönemde Hollanda'dan 1 yıllık vize aldım. Daha önce 3 kere Schengen almıştım, hepsinde de işsizdim, hepsini farklı ülkelerden aldım, hiçbirinde ret yemedim. İş sahibi olmaktan ziyade banka hesabındaki mevduat miktarı önemli sanırım zira geçen hafta iş sahibi olan arkadaşım Almanya'dan ret yedi.

kolay digen kesinlikle eziktir ve ucuncu dunya vatandasi olmayi kendine yedirmistir. sacalamayin kolay falan degil. istenen bircok belge sorumsuzca gizlilik ve insan hakki ihlali. tamamen rezillik.

Herkesle papaz olduğumuz için artık çalışan için de kolay değil.

Sozluk ve yazarlar artik Turkiye genelini yansitiyor. En fazla yorum alan basliklar artik pembe/mafya dizileri ile futbol maclari, bu nedenle artik sasirmiyorum.

Kurgu olabilir ama esas anlattığı/uydurduğu hikaye Türkiye gerçeğini yansıtıyor. Hadi sıkıysa ateist olarak tutucu bir ilden, aileden gelin almaya çalış :)

Bunun varyasyonları da var, üniversitede arkadaşımın birisi alevi, birisi kürt, aileler karşı çıktı evlenemediler ayrıldılar.

Başka bir tanesi, kız zengin, eleman fakir. Kızın babası adam tuttu, çocuğun alışveriş yaptığı mahalle bakkalına, komşularına kadar sordurttu çocuğu.

Bu entry biraz ciddiyetsiz yazılmış o yüzden böyle bir etki bırakmış olabilir.

bu yine hiçbir şey. en azından gerçek gibi bir dille yazılmış. adam sırf geyiğine 1.603 tl'yle ibiza'da 7 gün tatil yapılabilmesi diye başlık açtı geçende, entry'de de mizahi bir dille komik bir hesaplama yapıyor. onu bile ciddiye alıp adama hakaret edenler oldu. oysa aynı başık 2000'lerde açılsa diğer insanlar da geyiğe eşlik eder, ortaya bayağı komik bir başlık çıkabilirdi. mizah, internet kültürü, pratik zekası gelişmemiş, dışarıda görsen "ameleye bak" diyeceğin saçmasapan insanlarla dolu artık sözlük. 2000'lerin sonunda ana akım olmak istedi ve oldu. şaşırtıcı bir durum değil. ortalama insan budur çünkü.

Soru mu simdi bu da.. COk afedersiniz sozlugun en az yarisi gerizekali. Geri kalani da ergen. Ergenlere lafim yok, ergenlik gecici.

den haag - scheveningen

Noord Beveland? Tavsiye etmem. Holanda´da denize girebilmek iskence. Danimarka´da cok daha sakin ve yer yer ilik deniz.